Menü Kapat

Regl İzni, Doğum İzni, Yol-Yemek Kusursuz bir İyilik mi? Kusurlu bir Hak mı?

Türkiye’de 4 ya da 5 gün çalışma sisteminin özel sektörde kabullenilmesi zaman alacak gibi görünüyor. Bunun yanı sıra son dönemde yan hakların dolgunluğu Türkiye’de çalışma şartları denildiğinde gündeme gelenler arasında ilk sıralara yükseliyor.

Yan haklar işçilerin maaşları dışında aldığı ek faydalar olarak tanımlanabilir. Yan hakların dolgun olması durumunda çalışanın kendisini daha kıymetli hissettiği, bu durumun da çalışanın motivasyonunu ve verimliliğini artırdığına yönelik kimi araştırmalar da mevcut.

Çalışanı yan haklardan mahrum bırakmak, haklarını bilen duyarlı çalışanlar için işten ayrılmaya yönelik bir teşvik unsuru olma yönünde ilerliyor. Öyle ki alma-verme dengesinden bihaber yaşayan kimi işverenler ve kurumlar, iş için yapılan masrafların dahi işçiler tarafından karşılanmasını beklerken (şahsi araç, şahsi telefon hattı kullanma vb.) diğer tarafta kişiye göre özelleşen yan haklar veren kurumlar çoğalması ve duyulmasıyla işverenler üzerindeki baskının artması bekleniyor.

İşverenler Yan Hak Vermek Zorunda Mı veya Yan Hak Olarak Neler Vadediyor? 

Türkiye’de yan haklar denildiğinde ilk akla gelen yol ve yemek ücretlerinin karşılanması oluyor. Maalesef ki bu hakları hâlâ karşılamayan ve sabah kahvaltısını bile gereksiz masraf olarak gören binlerce kurum var. Özellikle büyük şehirlerde ulaşımın pahalılığı ve toplu taşımada geçirilen zaman düşünüldüğünde bu hakların verilmemesi işçileri ekstra bir yük altına itiyor.

Yan haklar denildiğinde bugünlerde artık yol ve yemekten daha fazlası anlaşılıyor: Doğum izni, regl izni, evlilik izni, annelik izni, babalık izni… Bunlar dışında, çalışanlara prim, doğum gününde verilen hediyeler, yıllık izinlerinde kullanacakları indirim çekleri, otel indirimleri de yan haklar çerçevesinde sunuluyor. 

Örneğin Emlakjet çalışanlarına alışık olmadığımız bir yan hak verdi: “SemPati İzni”. Evcil hayvan sahibi Emlakjet çalışanları, sevimli dostlarının sağlık işlemlerini rahatça yerine getirebilmek için yılda 2 kez yarım gün izin kullanabilecek.

Çalışana sadece iş yerinde bulunduğu saatler için ücret ödemek vadesini çoktan doldurdu ki zaten işçi sınıfının kimi bilinç yükseltme hareketleri ile hakkı yendiğinde eyleme geçtiğine de tarih boyunca tanıklık ettik. Maaşlarını alamadıkları için eylem yapan işçiler bugün yan haklar için direniyor. Ve hemen hemen hepimizin duyduğu şu cümle yankılanıyor; “Sen daha iyi para kazanabil diye ben neden yemeğimi evden getiriyorum?”

Tüm bu tartışmaların yanı sıra kadın hakları ile de bağlantılı olmakla birlikte işverenleri de ilgilendiren bir yan hak düzenlemesi mevcut. İlk duyduğumuzda kulağımıza yabancı gelen bu yan haklar:  Doğum günü ve regl izni.  

Bu izinler 1-2 günlük izinler olmasına rağmen sosyal medyada ve özellikle LinkedIn’de beğeni ve etkileşim aldığını görüyoruz. İzin konusundaki yeniliklere şaşırmamızın ve alkış tutmamızın  asıl sebebi ise iş dünyasının çalışanlarına değer veriyor olmasına alışık olmamamızdan kaynaklanıyor. Yine de şunu es geçmemek gerekir ki regl izni kazanılmış bir haktır.

Geçtiğimiz günlerde Teyit, 2020 yılından beri regl izni verdiğini açıkladı. Çalışanlarının %66’sını kadınların oluşturduğu İKSV ise HPV aşı uygulamasını bir yan hak olarak yürürlüğe koyduğunu duyurdu. Sosyal mecralar aracılığıyla yayılan bu duyurular diğer şirket ve kurumlar tarafından teşvik mesajı olarak da anlaşılabilir.

Great Place To Work tarafından açıklanan en önemli listelerden biri olan ve kadın çalışanlar için en iyi iş yerlerini gösteren Best Workplaces for Women Listesi, 28 Eylül 2023’te açıklandı. Bu araştırmanın yapılmış olması bile kadınların kimi yan haklara sahip olmasının önemine vurgu yapıyor. Burada Emlakjet, Logo Yazılım, Penti gibi bizim de tanışık olduğumuz kimi şirketler bulunuyor. 

Kadınlar için İş- Yaşam Dengesini Destekleyen Eşitlikçi Çözümler 

Pek tabii bunların yanında listeye girebilmiş lakin iş başvuru sitelerinde yer alan işten ayrılan kişilerin yorumları hiç de bu verileri yansıtmıyor hatta bu ismi sayılır birkaç firmadan ayrılınca başka bir yerde iş bulmanın imkansızlığına ve eski çalışanların önünün kesildiğine dair kimi yorumlar olduğuna da tanıklık ediyoruz.

Kadınların ve erkeklerin çalışma hayatı senkronize ilerlemiyor. Öyle ki kadınların mesai dışında da mesaisi sürüyor. Üretim ilişkilerinin güçlenmesi, üretim araçlarının ortaya çıkması ve gelişmesiyle birlikte sosyal ilişkiler de değişmiştir. Bu konuda da aklımıza marksist feministler gelebilir. Marksist feministler bağımsız ve her şeyden soyut bir cinsiyet problemi olmadığını bu problemin kapitalizm ve ekonomik ilişkilerle bağlantılı olduğunu ve ne zaman ki ekonomik problemler çözülmeye başlandı ve kadınlar üretimin içinde bulundu işte o zaman bu düzeni götüren tekerlerin yönünün değişme olanağı artacak ve artık kadınlar da iş ortamında daha fazla hakka ve söz hakkına sahip olabileceklerdir.

Aile içindeki üretim yani evdeki üyelerin arasındaki işbölümü de asimetrik bir şekilde ilerlemektedir. Marx ve Engels Alman İdeolojisi adlı eserinde bu asimetrik ilişkide kadınların nesneleştirildiğini ve köleleştirildiğini söylerler. Kadının ev içinde başlayan bu araçsallaşması dışarıda iş hayatında da daha şiddetli bir şekilde devam eder. Bu sebeple kapitalizm ataerkinin yaptığı sömürüyü desteklemektedir. Çünkü kapitalizm ile ataerki arasında kaçınılmaz bir ilişki vardır.

“TÜİK verilerine göre Mart 2024 itibariyle 33.235 kadın bulunuyor ve kadınların yalnızca 12.262’si çalışıyor. Türkiye özelinde toplam istihdam 32.588 iken kadınların istihdama katılım oranı yalnızca 10.796 olarak hesaplanmıştır.” 2

Kadınların çalışma hayatına katılımı ev içi sorumluluklar, karşılıksız bakım emeği nedeniyle engellenirken çalışan kadınların büyük bir çoğunluğu evlilik, hamilelik, çocuk bakımı gibi  faktörler nedeniyle işlerine ve kariyerlerine tümüyle odaklanamıyor ve işten ayrılmak zorunda kalıyorlar. İşverenlerde genellikle “bekar, enerjik, mesai ve seyahat sınırı olmayan, hafta sonu çalışabilecek” gibi ilanlar veriyorlar. 

Evli ve çocuklu kadınların çalışamaması ve iş dünyasından sessizce uzaklaştırılması feministler tarafından oldukça önem arz ediyor. Tam da bu sebepten ötürü 2013 yılında aralarında 40’ı aşkın kadın örgütünün oluşturduğu “Kreş Haktır” platformu özellikle çocuk bakım yükünün eşit bir biçimde paylaşılmasını talep ediyor. 3 Kimi şirketler annelik ve doğum izni ile babalık izni veriyorlar. Feminist örgüt ve dernekler babalık izni süresinin uzatılmasını, çalışanlar için kapsayıcı ebeveyn politikalarının genişlemesini ve çocuk bakımının sadece anneye yüklenmemesi yönünde öneriler sunuyor. Bu öneri iş dünyasına birincil bakım dediğimizde akla sadece anne değil babanın da gelmesi gerektiğini ısrarla zihinlere kazıyor. Bu yönde yapılan çalışmalar karşılıksız kalmış değil. Kimi şirketler babalık iznini bir haftadan iki haftaya çıkardı bile! Vodafone Türkiye 16 hafta, Novartis 14 Hafta, P&G 8 Hafta, Microsoft Türkiye 6 Hafta babalık izni veriyor.

Şimdi ise Emlakjet, Logo Yazılım ve Penti’nin kadın istihdamını desteklemek için ne tür haklar verdiğini ve bu konu ekseninde ne tür politikalar uyguladığına bakalım.

 “SemPati İzni” ile tanıdığımız Emlakjet kadın çalışanları için de aşağıdaki yan hakları sağlıyor;  

Emlakjet bünyesinde kadın çalışan oranı yüzde 40’a ulaşırken, ekip yöneten liderlerin ise yüzde 44’ünü kadın çalışanlar oluşturuyor. Emlakjet ayrıca, genel müdüre direkt raporlama yapan üst yönetim ekibinin ise yüzde 56’sının kadın liderlerden oluşması ile de dikkati çekiyor. Anne olacak kadın çalışanları için 15 bin TL’lik doğum yardımı desteği veren Emlakjet, bu doğrultuda erkek çalışanlarını da unutmuyor.
Emlakjet, baba olacak erkek çalışanlarına da çeyrek altın hediye ederek, çalışanlarına katkıda bulunuyor.

Logo Yazılım 2022 yılında başlattığı “I’m In” programı ile kariyerlerine herhangi bir sebepten dolayı ara vermiş kadınları iş hayatına tekrar kazandırmayı hedefliyor. Şirketlerin yetenek bulma ve tutundurma konularında yaşadığı zorlukları göz önünde bulundurarak özellikle kariyerlerine ara veren kadın çalışanlara yönelik fırsatlar sunmayı amaçladığını duyurdu.

Penti’nin bünyesinde ise toplumsal cinsiyet eşitliği takımı bulunuyor ve ÜSTÜNÜ ÇİZİYORUZ kampanyası ile dilimize yerleşmiş kalıpların üstünü çizmeyi amaçlayarak Dilde Cinsiyet Eşitliği adlı bir sözlük çıkardılar. 

Ayrıca, yıl boyunca Toplumsal Cinsiyet Eşitliği farkındalığı yaratmak adına, Dilde Cinsiyet Ayrımcılığı, Şiddetle Mücadele Rehberi, Meme Kanseri Farkındalık Semineri gibi çeşitli rehberler, etkinlikler anketler ve testler düzenliyor, tematik blog yazıları paylaşıyoruz.Ebeveynliği daha önce deneyimlemiş çalışma arkadaşlarımızın gönüllü olarak yürütmeye başlattıkları Ebeveyn Co-Pilot uygulamamız ile doğum izninde olan anne ve babaların izin dönüşlerinde işe adaptasyonlarını kolaylaştırıyoruz.  Alanında başarılı kadınları konuk ediyor, kadın çalışanlarımıza ilham veriyoruz. 23 Nisan etkinliklerimizde, “Eşit Masallar” atölyeleriyle, çalışanlarımızın çocuklarını cinsiyet rollerinden arınmış, daha özgür masallarla tanıştırıyoruz.

Bunların yanında Kadıköy Belediyesi, Kartal Belediyesi, Ataşehir Belediyesi kadınlara regl izni, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü İzni, 25 Kasım Kadına Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü İzni veriyor. ve Şanlıurfa’nın Viranşehir Belediyesinde ise aynı izinler söz konusu olmakla birlikte 21 Mart Newroz bayramında tüm işçiler izinli sayılırken, birden çok eşli evlilik yapanlar sözleşmeden doğan haklardan faydalandırılmayacağını açıkladı.

Kadınların iş dünyasında onlarca hakkı bulunmasına rağmen kimi zaman cinsiyet, terfi, ücret, ırk, etnik köken, cinsel yönelim, inanç ve siyasi görüş gibi temellerde ayrımcılığa maruz kaldıklarına, sırf bu sebeplerden ötürü işten çıkarıldıklarına, başörtülü diye işe alınmadıklarına ya da kimi kurumlarda dekolte kullanmanın zorunlu kılınmasına tanıklık ediyoruz. Tam da bu sebepten ötürü bu hakların her işçi tarafından önemli olsa da kadın işçiler açısından daha kritik bir çerçevede ele alındığını ve işe girme sürecinden tutalım da çıkana kadar onlarca sorunla baş başa kaldığına tanıklık ediyoruz. Böylelikle erk ve sermaye karşısında  iş arkadaşları ile örgütlenmenin önemini bir kez daha anlamış oluyoruz.

Yazımızı da P.Shelley’in Haklar Deklarasyonu’nda geçen Yol Ayrımı filmine konu olmuş şu cümlesiyle tamamlıyoruz;

“Hiç kimsenin yararlanabileceğinden fazlasını tekeline alma hakkı yoktur; Milyonlarca insan açlıktan ölürken, zenginlerin yoksullara verdikleri şeyler, kusursuz bir iyilik değil, kusurlu bir haktır.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir